20 Kasım 2014 Perşembe

Bir Yarış Hikayesi; IRONMAN KALMAR 2013

Öncesine hiç bulaşmadan son 3 ay ile özetleyeceğim her şeyi. Haziran başı geldiğinde geriye dönüp bakınca, sürekli, hem manevi hemde fiziki bir çok hasarla uğraştığım bir kış geçirdim. Kalmar'a kayıt olurken hedefim hem sevdiğim arkadaşlarımla beraber yarış koşmak hem de en iyi zamanlarımdan birine imza atmaktı. Parkur buna çok müsaitti. Fakat kış dönemi, özellikle Runtalya sonrası geçirdiğim ayak-kalça-diş sakatlıkları öne çıkıyor ve kullanmak zorunda kaldığım antibiyotikler yüzünden hiç tam randımanlı antrenman yapamıyordum. Açıkça ruhen de böyle bir tempoya hazır değildim. Kalmar'a hazırlık için Norveç'te 70.3 Ironman koşacaktım ve antrenman için sadece 3 hafta kendimi verebildim ve hedef olarak yorulmadan, İstanbul'a döndüğümde direk antrenmanlara başlayabilecek bir yarış koşmayı koydum. Güzelde yaptım.


Rakibim ile benim zorlanma farkımı görebilirsiniz =) 

 Derken bir anda önümde 3-4 hafta kalmıştı. Hemen kısa bir planlama ile 3 bisiklet ve 3 koşu uzunu yapıp hazırlıkları tamamladım. Bu süreçte şubat ayı itibari ile toplam yüzme antrenmanı sayım 8 ve toplam mesafesi 12km dir. O kadar yüzemedim yani. Ve gün geldi çattı. 13 Ağustos Salı sabah 8.15 uçağı ile Kopenhag ve oradan da trenle Kalmar'a gidecektim. Salı olması size erken gelebilir ama bu yarış cumartesi yapılıyor ve 38 dereceden bir anda 16 dereceye gidiyoruz. Alışmak lazımdı. Sorunsuz bir şekilde uçak yolcuğu bitti ve saat 11 de Kopenhag havaalanında işim bitmişti ama trenimi ne olur
ne olmaz diyerek 13.26 ya almıştım. Arada gelen 2 Kalmar trenine binemedim ve 13.26 treni ile yola çıktım. Aktarmasız almıştım biletimi o yüzden yayıldım ve bilgisayarımdan film izlemeye başladım. Yolculuk 3.5 saat sürüyor tren ile. Bu yayılma yaptığım en büyük hata oldu. Anons yapmışlar ve ben duymamışım. Trende arıza varmış ve Malmö de aktarma yapıp başka bir Kalmar trenine binecekmişiz. Bir anda herkes treni boşaltınca panikle kulaklığı çıkartıp apar topar indim ve sordum ne oluyor diye. Olayı öğrenip diğer istasyona, 300 metre ileriye üst kata çıkıp başka yere inerek ulaştım ve işte o an yıkıldım. Çünkü kaskımı diğer trende unutmuştum. Geri dönemedim çünkü koca bisiklet ile oraya gidene kadar o tren giderdi ve diğerini de kaçırabilirdim. Allahtan aero kaskımı İstanbul'da unutmuştum ve Ali Rıza hocama ulaşıp getirmesini istedim. Yoksa birde kask alacaktım. Neyse başka sorun olmadan Kalmar'a ulaştım aksam 6 gibi ve otele doğru yola koyuldum. İstasyon şehre sıfır. Tren bence en güzel ulaşım yolu. Tavsiye ederim. Araç kiralamaya gerek yok. 




Otelin kapısına gelince günün ikinci şokunu yaşadım ve çok farklı bir uygulama ile karşılaştım.
Karşımda bir bina ve kilitli kapı. Üzerinde kodu girin ve açılsın yazan bir not. Kod nerede peki? O an aklıma Nirvana'nın yolladığı mail geldi. Çıktı alın ve saklayın diyordu. Açtım baktım ve kod'u orada bulum. Ve kapı açıldı. İçeride bir kapı daha ama onda şifre yok. Ama liste asılı kapısında ve benimde adım var. Oda 4, 1 kat yazıyor. Oranın kapısına geldim aynı şifreyi girmemi isteyen başka bir kapı. Onuda girdim ve orayı da açtım. Odamı buldum ve girdim. Ama ne resepsiyon ne de bir görevli
Otelde karşılaştığım manzara
kimse yok. Odada kitapçık vardı. Onu okudum. Orada yazıyordu "Bu otelde resepsiyon yok" diye. Anahtarınız odada saklı onu bulun ve tatilinizin tadını çıkarın =) Onuda gardropda buldum ve yerleştim. İşte bu kadar enteresan bir otel. Ertesi gün planlarımıza göre sabah bisiklet akşam yüzmemizi yaptık. Expo'ya uğradık ve birşeyler aldık. O arada mini sprint tadında bir halk triatlonu vardı. Disk jantından mtb ye her şey vardı. En az 1500 kişi yarıştı. Yarış aksam 5'te başladı ve çok güzeldi. Perşembe sabah grup halinde koşu parkurunu bisiklet ile turladık ve kayıtları numaraları alıp dinlenmeye çekildik. Akşam bref vardı. Kurallar anlatıldı ve özellikle köprüde dikkatli olmamız söylendi. Çok rüzgarlıydı ve aerobarda kalmayın düşebilirsiniz dendi. Cuma sabah 7 de yüzme provası yapıp ardından öğlen gibi bisikletleri hiç sıra beklemeden bıraktık ve hafif bir koşu ile otele döndüm. 6-7 dk otel-transition arası. Artık dinlenme ve yarışı bekleme zamanıydı. Saat 3'te uyumuşum ve 6 da kalktım. Sonra akşam yemeğine dışarı çıktım. Saat 8'de tekrar yataktaydım. Hep dinlendim açıkçası. Saat 10 gibi de uyudum hiç zorlanmadan. O aşırı stres yoktu üzerimde. Rahattım. Sabah saat 4.30 da kalkıp kahvaltımı yaptım ve wetsuitimi içime giyip yarışa doğru yola koyuldum. Akşamdan hazırladığım yemekleri çantalara ve bisiklete yerleştirdim. Yağmur ve rüzgar bekleniyordu o yüzden her branşta kıyafet değiştirmeye karar verdim. Mayo ile yüzüp, tayt jersey ile binip ince tayt ve askılı forma ile koşacaktım. Nihayetinde starta geldik..

Yüzme. 1.15.20

3960 metre gözüken, iki büyük tur atıp ardında sola kıvrılıp 800 metre daha gidip biten bir haritası vardı. Startta bizi derecelere göre ayırdılar. Kartonlara yazılan Pacelerin arkasına geçti herkes. Ben 1.15 pace'ine geçtim. 6.50 de prolar çıktı ve saat 7.00 de biz. Hayatımda en çok dayak yediğim yarış oldu. Çok yavaşlar vardı aramızda ayrıca arkada da hızlılar. Dönüşlerde kurbağa yüzenlerin topukları kafamızda patlıyordu. İlk tur zamana bakmadım. Su tatlı tuzlu karışıktı. Su yutsan bile etkilemiyor. tur dönüş yerinde ayağa kalkıp koşabileceğin kadar sığ yerden geçiyorsun. İkinci tur daha rahattı. ama ben hep birilerinin arkasına saklanıp draft yaptım. İyide yapmışım. Sıfıra yakın yüzme antrenmanı ile geçen senekinden daha uzun bir parkuru aynı zamanda bitirdim. Yüzmenin en kötü yanı ise son 800 de kanala girince bir anda su simsiyah oluyor. Özellikle son 200-300 metre kafanı suya sokunca korkuyorsun, o derece. Ve otlar var suda. Dikkatli olmak gerekiyor. Tiksinmemek lazım.

T1 7.16

Çok sakin koşmadan çantamı aldım ve üstümü değiştirdim. O arada bir muz yedim. Uzun bir transition oldu ama kazanacağım 2 dk için bir şeyler unutmaya değmezdi.

Bisiklet 6.00.49

Hayatımda yediğim en sağlam rüzgar diyerek başlamak istiyorum. Önce bir 4-5 km gidip köprüye geliyorsun. Orası 6km uzunluğunda ortasında yükselti var. Buradan hızlı geçtik rüzgarın yarımıyla ama kafadan esecek bir rüzgarın habercisiydi aynı zamanda. Hep nabıza baktım. 142'nin üzerine çıkarsa averaj sonrasında ne olacağı belliydi; Patlamak. Ama öyle bir rüzgar esiyordu ki kafadan 26-28 gidiyorsun dümdüz yol kadans 90-95 ama nabız 145-150 aşağı inmiyor. Yapacak bir şey yok. Yanımdan vızır vızır geçiyor millet ama daha fazla basmayacağım diyerek ve illaki bunun dönüşü olacak diyerek sakinledim. O aradaki 50-60 km'yi 28.7 ile geçmişim. dümdüz yol siz düşünün. Sonrasında döndük ve rüzgar bir anda arkadan esmeye başladı. Nabız rahatladı hız 36-38 arasına çıktı. 96 km lik bu arayı 32.4 ortalama ile geçmişim.


Rüzgarı arkaya aldığımız yerler
Bu arada köprü 110km civarı geliyor. Ondan önce adanın dönüşünde dikey bir 10-15 km geçiyorsun. Düz yol. En fazla %1 eğim vardır. Ama öyle bir rüzgar yiyorsun ki hızın 19-23 arası en fazla. Çok yıpratıyor. Keza sonrasında rahatlasan da köprüde tekrar aynı rüzgara hatta daha sertine maruz kalıyorsun. Hakemler her yerde sürekli gözetliyor. Herkese ceza yağdırıyor. Draft imkansız. Ada bitip şehirden geçip ikinci turu atmaya başlıyorsun 122km de. Gidişi yine arkadan esiyor ama son 30 dönüş. Oraya kadar ortalamam 31.6 idi. Çok rahattım ve öyle gitsem sonuna kadar koşuya çok rahat çıkar ve o moralle iyide koşardım. Çünkü 7-7.10 arası koşuya çıkarsam sub 11.30 gelir diyordum. Fakat o son 30 da bir rüzgar dalgası daha yedik. avr 25 gelebilmişim o arayı, birde bitmişim. Bacaklarda yoruldu. Hesapta olmayan bir 15-20 dk daha pedal çevirdim. Bittiğinde bende bitmiştim. Son 30 km resmen çarptı herkesi. Bu arada enerji barlarım biraz yağlı imiş ve midemi bozdu çokta beslenemedim. Bununda çok etkisi var.




Hipotermi olmak üzereyken
Üzerimi değiştirdikten sonra

Koşu 5.18.57

İşte burası b
aşlı başına bir hikaye. Amacım 6-6.30 pace başlayıp her istasyonda dinlenip bir şeyler yiyip içip devam etmekti. Bunu yaptım da ama üzerim fazla ıslandı ve üşümeye başladım. 10k da hipotermi geçiriyordum. Tüylerim diken diken oldu.

 O arada beni desteğe gelen Nazlı ile karşılaşıp durdum ve biraz konuştuk. Üzerimi değiştirmezsem gidemem dedim. O an Göksu'nun çantasından bana bir bayan tshirtü verdiler =) onu giydim ve ısındım. Tekrar tempomu bulmaya başladım ama her istasyonda duruyordum. Finishte tur alanına gelince bir an düşündüm. Zamana baktım. Eğer kendimi max zorlarsam derecem 12.15-12.30 arası gelecek ama tadını çıkartıp eğlenirsem belki bir 20-30 dk atacak zaman ama ben iz bırakmış ve olaya renk katmış olacaktım. İkinci şıkkı sectim ve o anda durdum. Perküsyon ekibi vardı. Samba çalıyorlardı. Etrafta yüzlerce kişi. Ve ben o müzikle samba yapmaya başladım. 1 dk civarı dans ettim. Herkes coştu ve moralim de yerine geldi. sonrasında sürekli şakalar yapan birisi modundaydım. Finishten ilk tur geçişimde bir an duraksayıp çitlerden atlayıp finish tag'ına yöneldim. Daha ilk turum tabi. Spiker coştu o anda millet ayaklandı alkışlar filan. Çok hoştu. Sonrasında tekrar yürü koş yaparak devam ettim. Artık hiç zamanla yada o beni geçti şu yaş grubu du diye bakmadan organizasyonun tadını çıkardım. Bira ikram eden seyirciler vardı. Aldım birayı onunla sohbet edip içtim. Köpeği ile destekleyen vardı, durdum köpeğini sevdim. İkinci finish alanından geçişimde artık finish yapan atlet sayısı çoktu. Tekrar durdum. Yaslandım parmaklılara ve onları seyrettim bir 30 sn. spiker geldi mikrofonu uzattı sohbet ettik 1 dk civarı. Strech yaptık yalandan =) sonra mikrofonu aldım ve 'i need a run one more lap!' diyip alkışlar eşliğinde son tura başladım. O andan itibaren artık herkes adımı ezberlemişti. son tur tüm istasyonlarda tek tek tüm görevlilere teşekkür ettim. Tüm destekleyenlere teşekkür ettim. Bira veren abiyle tekrar bira içtim. Gördüğüm herkesi bu sefer ben alkışladım. Finishe gelirken son 500 metre artık sadece yürüyordum.


Yanımdan son hız geçip finishe gidenler vardı ama benim için 35 kişiyi geçmek o anda günün ruhuna aykırıydı. Türk bayrağımı çıkardım ve yavaş yavaş yürüyerek finishe yaklaştım. Spikerle göz göze geldik bir an ve durduk karşılıklı. Sonra çak bakalım yapıp selamlaştık. Nazlı'yı o an gördüm, Hawaii süsü taktı boynuma. Tabii bende belki 3000 kişiye kısa bir dans ettim. O kadar oyalanmışım ki spiker artık finishe git dedi. =)) Ve bitti..






Sonrasında ise çok rahattım. 5-10 dk muhabbet sonrası hemen finisher tshirtümü alıp bisikleti almaya gittim. Sonra odama duş ve finishe geri. Son geleni izlemek ve hawaii fişekleri seyretmek için. O son gelen çok havalı oluyor. 15.58 de geldi. Bir gün bende bunu yaparsam şaşırmayın =) Ertesi gün hawaii slot ve award seromoni ise mükemmeldi. Kısa bir hikaye. 40-45 yaşta birisi hawaii slotuna hayır dedi ve konuştu. Hawaii olduğu gün bakan olacakmış. O yüzden hawaii ye gelemiyormuş. Ne bakanlar var siz düşünün!!

Çok uzun oldu ama anlatırken ben yaşadım tekrar her şeyi. Umarım sıkılmaz okursunuz. =)) Size de böyle eğlenceli finish pozu vermek nasip olsun =)




Sevgiler...




13 Kasım 2014 Perşembe

Triatlon ve IRONMAN Konuşma Dili, Vol 3: Koşu

Konuşma dili yazı serimizin son konusu Koşu. İlk 2 yazımızda Yüzme ve Bisiklet hakkında bizim konuştuğumuz dil ve terimlerin açıklamalarını yapmaya çalışmıştım. Şimdi sıra koşuda.


Diğer branşlarımıza göre daha az malzeme ile yapılabilen bir branş. Fakat işin içerisine detaylar girmeye başladığında bir çok ufak tefek alet ve teknik terim ile karşılaşıyoruz. Öncelikle ekipmanlardan başlayalım.


  • Ayakkabı ( Doğal olarak =) )
  • Çorap
  • Ayakkabı Bağcığı
  • Kalf Çorabı
  • Tayt - Şort - Tri-suit
  • Yarış Koşu Kemeri
  • Vizör
  • Kol Isıtıcı yada Serinletici Çorap
Kısaca bunları açmak gerekirse;

Ayakkabı : Tabii ki ayağımıza giydiğimiz ve aslında marka model takıntısı yapmadan bize en uygununu almamız gereken ekipman. Peki bunu nasıl yapacağız? Türkiye'de bu işi yapan tek koşu ihtisas mağazası Outrunner. Beşiktaş ve Caddebostan'da iki mağazada hizmet veriyorlar. Öncelikle ayağınızın basış pozisyonuna bakıp, koşacağınız mesafeye göre, uygun olabilecek ayakkabılarla sizi koşu bandına çıkartıp kayıt alıp slow motion izliyorlar. Ve ayağınızın basışına en uygun ayakkabıyı size veriyorlar. Gözüm kapalı Ortopedist öğrencimi bile yönlendirebildiğim bir yer. Giderken yanınıza eski koşu ayakkabılarınızı almanızda fayda var. Onların altında aşınan yerlere de bakıyorlar ve bu aşınma sizin koşu stilinizi ortaya koyuyor. 


Çorap : Çok ufak bir detay gibi gözükse de aslında çok önemli bir detay. Ayağınızda oynamayacak ve kaymayacak olması çok önemli. 

Ayakkabı Bağcığı : Triatletler olarak bağcık olarak özel lastikler kullanırız. Bu ayakkabı bağlamak için kaybedeceğimiz zamanı yok eder. Türkiye'de Ceviner ürünlerini kolayca temin edebilirsiniz. Bisikletten indikten hemen sonra belki de çorapsız olarak sadece 2-3 saniyede ayakkabıyı giymenizi sağlar. Ama önerim, bağcık sertliklerini mutlaka önceden test edin ve daha önceden denemediğiniz bir bağcık ile yarışta koşmayın. 






Kalf Çorabı : Bir çok sporcunun ( ben dahil ) kullandığı bir çoraptır. Ayak bileğinden başlar ve dizinizin altına kadar olan bölümü sarar. Compress çorap diye bilinir. En büyük özelliği Venöz dolaşımı rahatlatmasıdır ve Laktik asit birikimini azaltma etkisidir. Kramp girme durumuna da etkisi vardır. Özellikle Uzun mesafe yani IRONMAN veye IRONMAN 70.3 yarışlarında birçok sporcu kullanmayı tercih ediyor. 






Tayt - Sort - Tri-Suit: Triatletler olarak genelde şort kullanmayız. Ya tek parça ya da iki parça halinde olan Tri-Suit kullanırız. Benim kişisel tercihim uzun mesafe yarışlarında iki parça olanlar. Tuvalet ihtiyacı geldiğinde tek parça olanlar zaman kaybı yaşatabiliyor. Ayrıca yine bu formalarda da Compress ürünler bulunmakta ve çok kullanışlı. Yarışta deneme fırsatı buldum ve tavsiye ederim. Ve yine söylüyorum, en az 2-3 kere denemeden yarışta hiçbir ekipmanı kullanmayın. 


Yarış Kemeri : Yarış numaramızı üzerine taktığımız kemere verilen ad. Daha önce Bisiklet bölümünde bahsetmiştik. Koşu etabı boyunca ön tarafınızda gözüküyor olması lazım. 
Vizör : Özellikle kafamızın hava almasına, terin ve güneşin yüzümüze, gözümüze gelmesini engeller.



Kol Isıtıcı - Soğutucu Çorap : El bileğinden omuz hizasına kadar, kolu komple saran çorap şeklinde ekipmandır. İki farklı modeli vardır; Isıtan ve Soğutan. Yazın hem güneşten koruması hem de üzerine su döktüğünüzde size serinleme sağladığı için kullanılır. Kışın ise pamuklu olan modelleri sizi soğuktan koruması için kullanılır. Bahar aylarında özellikle sabah serin olan havalar, 1-2 saat sonra ısınabiliyor. Bu tarz durumlarda kısa kollu forma giyip kol ısıtıcı ile antrenmana başlayıp, ardından hava ısınınca kollukları çıkartıp devam edebilirsiniz. 



Ekipmanlarımızı tanıdıktan sonra birkaç teknik terimden bahsetmek istiyorum. Antrenman terimlerinden en çok kullandıklarımız şunlardır;

  • İnterval
  • Fartlek
  • Midfoot
  • Forefoot
  • Heel Strike
  • Drill
  • Pace
Şimdi açıklamalarını görelim.

İnterval : Kısa, hızlı ve tekrarlı yapılan koşulardır. Örneğin; 8x400 metre gibi. Hız yeteneğinin geliştirilmesi için kulanılan antrenman şeklidir. Haftada 2 kereden fazla yapmamak gerekir, sakatlanmamak için. Kendi arasında ikiye ayrılır. İntensive ve Ekstensive interval olarak. İntensive olan daha kısa mesafeler ve sert olan antrenman modeli, Ektensive olan ise daha uzun süreli, örn; 2x15 dakika şeklinde olan antrenman modelidir. 

Fartlek : İnterval antrenman modelinin farklı bir modelidir. İnterval antrenmanda dinlenme ve yüklenme zamanları belliyken, fartlek antrenmanda değişken yüklenme ve dinlenme aralıkları vardır. Genelde dışarıdan bir uyaran ile yapılır. Mesela antrenörün düdüğü ile hızlanıp, düdüğünü tekrar çaldığında yavaşlamak gibi. 

Midfoot : Bir ayak basış şeklidir. Ayağımızın ortası ile yere basarak koştuğumuz koşu formudur. Uzun mesafe koşularında tavsiye edilen bir tekniktir.

Midfoot Koşu Tekniği


Forefoot : Başka bir ayak basış şeklidir. Ayağımızın tarak kemiğinden ön tarafı ile yere basarak koştuğumuz koşu formudur. Kısa mesafe koşularında tavsiye edilen bir tekniktir.

Forefoot Koşu Tekniği


Heel Strike : Topuğumuzu basarak koştuğumuz koşu formudur. Çok tavsiye edilmez ve sakatlanmalarda ön plandadır. Fakat halen araştırmalar yararı ve zararı konusunda hem fikir değiller. 



Drill : Koşu tekniğinin öğrenilmesi için yapılan teknik hareketlerdir. 

Pace : 1 kilometreyi kaç dakikada geçtiğimizdir. Örneğin; 5.10 pace ile 10km koşan bir sporcu, 51 dakika 40 saniyede 10km'yi geçmiş demektir. 

Çok kafanızı bulandırmadan triatlon ve genel koşu terimlerini sizlere anlatmaya çalıştım ve 3'lemenin sonuna geldik. Umarım faydalı ve yol gösterici olur. Bir çok Triatlet zaten bu terimleri biliyor ama bu işe yeni başlayacak kişiler için önemli olabilecek her şeyi yazmaya çalıştım. Hepinize keyifli okumalar =)

Sonraki yazımızda görüşmek üzere,

Sporla kalın.