19 Eylül 2017 Salı

IRONMAN 70.3 Chattanooga Dünya Şampiyonası Yarış Raporu ve Özeleştirim

Yarış raporu yazmak önemlidir. Hem kendi açından neleri doğru ya da neleri yanlış yaptığını görürsün, hem de belki bazı kişilerin okuyarak hem yarıştığın parkur hakkında hem de edindiğin tecrübeler hakkında fikir sahibi olmasını sağlarsın. Çünkü yarış sırasında ne yaşıyorsan hem mental hem de fiziksel olarak sadece sen biliyorsun. Ve seninle aynı pozisyona düştüğünde birisi, örneğin yarış sırasında dehidre olduğunda senin yaşadıklarından feyz alarak belki de ne yapması ne yapmaması gerektiğini bilecek. O yüzden yarış sonrası rapor yazmak önemlidir. Ama her şekilde yazmak. İyiyse iyi, kötüyse kötü. Sadece En İyi Zamanını yaptığın yarışları değil en kötüsünü bile yazmalı ve gerekiyorsa kendini başkalarından önce en ağır şekilde eleştirebilmelisin. PB yaptığın parkurda eğer varsa kısa olan etapları yazmalısın. Kağıt üstünde 90k yı 2.20 çevirmiş gözükebilirsin ama o parkur 85km ise bunu da yazmalısın. Ya da Yüzmeden 25dk çıktığında aslında o parkurun kısa olduğunu, ya da 38dk 10k koştuğunda, aslında parkurun 9.5km olduğunu yazmalısın, 10k yı 38 koştum demeden. Bunu okuyan bir çok kişi kendisini eleştirdim sanacak. İnanın kimseye bu şekilde bir atıf yapacak değilim. Yapacak olsaydım 2016 Gloria da yanımdan geçen draft guruplarındakileri isim isim verirdim ( ama bu sene kesinlikle draft yapanları düşman edinmek pahasına ifşa edicem ). Ya da kestirme yaparak diskalifiye olanları hadi onu geçtim, 80k bisiklete binip PB yaptım diyenleri yazardım. Benim tek derdim kendimim ve kendi derecelerimi şeffaf bir şekilde manipüle etmeden paylaşmak en büyük amacım. Bunun en büyük örneği ise 2016 Dünya Şampiyonası Slotu'nu Amerika Florida yarışında şansa aldığımı daha ilk andan itibaren duyurmamdı.



Gelelim IRONMAN 70.3 2017 Dünya Şampiyonasına.

Yer : Tennesse / Chattanooga
Tarih : 09/10 Eylül 2017
Qualify olduğum yarış : Bahreyn 2016 IM 70.3

Benin için bu yarışın macerası 2016 Gloria ile başladı. O yarışta bisikletimde vites sorunu yaşamıştım ve sadece tek vites 53/11 kombinasyon ile parkuru tamamlamak zorunda kalmıştım. Ayrıca yarış öncesi yeterince antrenman yapma ve dinlenme şansım olmamıştı ama ülkemde yapılan bir IRONMAN yarışına her sene ne şekilde olursa olsun katılırım diyerek o yarışa girdim. Özellikle Koşu etabında benden beklenenin çok geresinde kalarak açıkcası yürüyerek parkuru tamamladım. Yarış sonrası ne kadar belli etmesemde gerçekten moral olarak kötü etkilendim. Bunu telafi edebilmek için sezonun son kayıtlı olduğum yarışı olan Bahreyn 70.3 e çok sıkı hazırlandım. Triatlona başladığım günden beri sıkıntı çekmediğim tek branş bisikletti. Bahreyn'e bu sebeple mümkün olduğunca çok koşu antrenmanı yaparak hazırlandım. Mesela yarıştan 2 hafta önce 3x4000m koşu antrenmanım vardı. ENKA da o antrenmanda 4k ları 4.00 pace ve altında gelince koşuda gelişme kaydettiğimi anlamış ve Bahreyn için umutlanmıştım. Hatta Oğuz Omur abi ile konuşurken "ilk defa ne yapacağımı çok kestiremiyorum, koşuda hiç bu seviyelere gelmemiştim" demiştim. Ama o dönemde nerdeyse haftada 5 gün koşup, her antrenman minimum 16-18km interval yapıyordum. Velasıl kelam Bahreyn yarışı geldi çattı, bende bisikletimdeki vites sorununu yaptırmıştım. Yarış sabahı bisiklet ayakkabılarımı pedallara yerleştirmeye gittiğimde viteslerin tekrar çalışmadığını farkettim ve dünya başıma yıkıldı. Gloria da yaşadıklarımı tekrar yaşamak istemiyordum. 53/11 kombinasyona takıldı kaldı bisiklet yine. Oradaki bisiklet teknikerine götürdüm hemen, "kabloların değişmesi lazım ama şuan yapamayız elimizde yok, bu şekilde yarışmak zorundasın" dediler. O kadar yarışmak istemedim ki ayakkabıları elime aldım, bisikleti öylece astım yerine ve ayakkabıları T1 torbasına koydum. Hayatımda ilk defa torbadan ayakkabı alıp giydim, zaman kazanmak ile alakam bile yoktu, bitse de gitsek kafasına gelmiştim tamamen. ( Bazı yarışlarda bisiklette ayakkabı bırakmaya izin vermiyorlar, onlar hariç )

Yarış bir şekilde başladı, çok iyi olmasada fena çıkmadım sudan, T1 yaptım bisiklete bindim ama tek vites ile dümdüz yolda 55-60 kadans arası gitmeye başladım. 20-25km sonra nabızım düşmeye başladı ve içimde "bu şeklide bitmez bu yarış" hissi geldi. Elimdeki 3 tane kafeinli jeli 5dk da yemeye çalıştım. Kalktım ayağa 1dk civarı tempo yaptım ve nabızımı 150-155 lere çıkarttım. Dedim en azından bisikletten inip koşuya geçtiğimde 3 saat civarında bişeyler olsun, nasılsa koşamayacağım o bacaklarla. Bisikletin son 10k sı rüzgara karşı ve F1 pistinde dönerek geçiyor. En azından biraz koşabileyim 3-5k filan diye burada elimdeki diğer jel-bar ne varsa yedim, az da bacakları dinlendirmeye çalıştım. T2 den çıktığımda arkadan sağlam bir rüzgar vardı. Bisikleti bırakırken etrafta nerdeyse hiç bisiklet yoktu, önlerde biryerlerde olduğumu anlamıştım. Beni motive etmişti. Arkadan rüzgarın da etkisi ile patlayana kadar gideyim dedim ve başladım koşmaya. İçimdeki o sinir, adrenalin ile birleşince, yaptığım ağır koşu antremanlarının da etkisi ile 15k ya kadar çok sağlam geldim. O noktada dönüşe geçiş vardı ve rüzgar ters dönüyordu ve bende bitmiştim artık, gücüm tükeniyordu. Elimden geleni yaptım ve 4.35 total zaman, 1.33 koşu ile yarışı bitirdim. Bir çok kişi ( haberim var =) ) nasıl o şekilde koşabildiğimi sorguladı. Ama keşke viteslerim çalışsaydı, belki 2-3dk daha iyi koşardım, biraz daha şaşırtırdım onları. Çünkü o forma girmişti koşum. Gloria da ne kadar yorgun yarışa girdiğimi sadece en yakınımdakiler biliyordu. Ama o sorgulayanlara hak veriyorum, kağıt üstünde 2 ay önce koşamayan yürüyen adam, 2 ay sonra 1.33 koşuyor bir 70.3 yarışında. Keşke yanımda olsalardı o süreçte nasıl antrenman yaptığımı görselerdi. 4.35 beni yaş grubumda 6cı genel klasmanda ise 26cı yaptı. Benim yaş grubuma 5 slot vardı ve rolldown bekleyecektim. 50-55 yaş grubundan 1 slot açığa çıkınca ve o slotta bizim yaş grubuna verilince 35-39 yaş grubunda slota direk hak kazanmış yani kendi yaş grubumdan birisinin slot almamasını beklemek zorunda kalmamıştım. Sıra bana gelince de çıkıp gururla o slotu aldım =) Hatta adamlar bile Türkiye'den oraya yarışmaya gittiğime şaşırmışlardı. Slotu alma hikayem kısaca böyle. 2016 da şansa aldığım slotu bu sefer bileğimin ve çalışmamın karşılığında almış oldum.


Chattanooga yarışının parkuru ilk açıklandığında bizi çok zor bir yarışın beklediğini biliyorduk. Orada daha önce yarışan Önder abi ile konuşmuştuk ve yüzme etabının akıntıya karşı olan bir 860m si olduğunu, koşuda ise hesaplandığında Neşet Suyu koşu parkurunda 4 tur koşmaya eş değer eğime sahip olduğunu anladık. Ama bisiklet parkuru değişmişti ve 1080 metre yükselti alan bir parkur bizi bekliyordu. Yani 3 branşta zordu. Yaz başında hazırlık amaçlı 2 tane 70.3 yarışı koştum. Bisiklet parkurları ciddi yokuşlu İsviçre ve İtalya. İsviçre tam bir felaketti benim için, İtalya da ise toparlamıştım, Yüzmesi 1400-1500m olan ve nerdeyse 300m yürünen yüzme parkurlu 96km lik bisiklet parkurlu yarışı 5.00.22 ile tamamladım. Sonrasında ise ülkeme dönünce bol bol kartepe yaparak yokuş çalıştım. Ama bir şekilde istediğim şekilde gidemiyordum. Nabız değerlerim aşırı yüksek seyrediyordu.

Psikolojik Savaş Bölümü;

Avrupa yarışları öncesi sevgili Begüm ile tam bir Check-Up yaptık. Bilmeyenler için yazayım, babamı 46 yaşında kalp krizinden kaybettim, annemde de 2 kere akciğer kanseri yakalandı ve ameliyat ile 2 lob alındı. Yani ben yüksek risk grubundayım, bu sebeple düzenli olarak tüm testlerim yapılıyor. Son testlerimde çok enteresan bilgilere ulaştık. Kalbimde doğuştan gelen miniminik zararsız bir mikro bir delik ortaya çıktı, akciğer basıncım yüksek çıktı ve kan değerlerim, demir değerlerim çok düşük çıktı. Bu sebeple aslında ben kendimi iyi hissetsemde 130-140 nabız yapmam gereken aktiviteleri 160 nabızlarda yapıyormuşum. Yarışa kısa bir süre kalmış olması ve bu sonuçlar fiziksel olduğu kadar mental olarak da insanı etkiliyor. Sıcak havalarda dışarı çıkıp daha 3k olduğunda 170 nabıza çıkan kalp ile koşmak istemiyorsunuz. Ve ben bu mental süreçte çok zorlandım. Sadece indoor bisiklete bindim, Yüzmeye çalıştım ve koşuyu sadece 2 tane yarışta ( Kartal ve Ünye ) ve sonrasında yarışa 3 hafta kala artık düzene sokarak yapabildim. Bu bir günah çıkartma ya da yarışa bahane aramak değil, vaktim de vardı ama kalkıp yerimden yapmadım. Yarışa 15 gün kala tam tempomu buldum derken Grip oldum. Franjit e çevirdi. Günde 2000mg antibiyotik aldım ve uçağa 2 gün kala gıda zehirlenmesi yaşadık evde. Beni çok etkilemedi sadece halsizlik yaptı ama eşimi acile gidecek kadar ateş vs yaptı. Doktor 3-4 gün spor yok dedi, yarış var diye belli ilaçları yazmadı. Artık yarışa son 1 hafta kala son bir indoor 90dk çevirip 3-4km brick yapmaya çalıştım. Çok komik bir antrenman oldu benim için, 145-150 nabız ama sadece 120 watt gidebildim =) Brick ise 170 nabız ile 6.00 pace çıktı. Ve artık tek yapmam gereken şey yarışa kadar enerji depolamak ve bir şekilde finishe gelmekten başka bir şey değildi. Bu arada Ünye yarışında çok kötü bir koşu etabı geçirmiştim, bakmayın 2.ci olup kürsü yaptığıma, 10k yı 1 saatte gelememiştim orada da. Yani performansım hiç iyi değildi.

Neyse, Amerika'da yarıştan önce toplam 1 saat bisiklete bindik, 1 antrenman yüzdük ve 1 antrenman koştuk. İlk defa biraz kendimi güçlü hissettim yarış öncesi. Kendimi biliyordum, zorlasam da olacak olan değerlerim belliydi. Yüzme etabında başlarda geriden çıktım. İstediğim ritmi bulamadım ama son artık akıntı yandan ve arkadan olan kısımda bir kaç kişi geçebildim. Sudan çıktığımda 36dk olduğunu gördüm. Daha kötü yüzdüm sanmıştım çünkü yarışın başında baya bir süre aynı yerde debelenmiştim =) . T1 den 4dk da çıkıp bisiklete bindim. İlk 5k düz sonrasında ise uzun bir yokuş ile rolling olan toplam 30k da 800m yükselti aldığın bölüm geliyordu. Yokuşta gerçektende zorlandım. Çok zorlandım, ve sonrasında 50-60k ya kadar bir şekilde gittim. Parkur artık biraz düzleşmesine rağmen benim enerjim tükenmeye başladı. Hayatımda kendimi bu kadar aciz hissettiğim başka bir yarış daha koşmamıştım. Herkes yanımdan geçiyordu. 1 kişi bile geçemedim bisiklette. Ve son 15-20km survive ettim. Bitmek bilmedi bana. Jel-Bar ne varsa yedim enerji gelsin diye ama ancak survive edebildim. 2.56 ile bisikletten indim. 30.4 avr hız ile.


Koşuya geçerken eşim beni bekliyordu, 1dk civarı durdum ve onunla sohbet ettim. İpek de oradaydı. Bir gün önce parkuru bilen İpek bana "yokuşları yürü o zaman inerken koşmaya çalış" dedi. Bende en azından 1 tur hiç durmadan koşmak istiyordum. Ve öylede yaptım, ilk turu 55dk civarı geçtim. Ben bile şaşırmıştım ama çıkışları çok yavaş çıkıp inerken dinlenmeye çalışıyordum. Belki dümdüz parkur olsa öyle koşamazdım. İlk tur sonunda köprüde yine İpek, Sera, Hülya tüm Türk sporculara moral veriyorlardı, ben de onları arıyordum gözlerimle. Artık yarışın son 10km si. Burası Dünya Şampiyonası, biraz da tadını çıkarmak lazım diye düşünüyordum hep. Onları görünce gittim yanlarına durdum, oturdum, yaklaşık 2dk civarı olsa gerek. Hem dinlendim, hem de soluklandım. Yalan yok, devam etseydim 1-2k sonra çekebilirdim kenara. Sonrasında parkurun ikinci turunda yine elimden geldiğince koştum. Yokuşları bu sefer yürüdüm, inişleri koşmaya çalıştım. Bir şekilde bitirdim işte parkuru. Ama en önemlisi göğsümde Türk Bayrağı ile orada ülkemi temsil ettim. Bana göre gerisi teferruat.

Bu yarıştan sonra da performansımı eleştirenler olacak, onlardan önce ben eleştireyim; Berbat bir performans. Bundan 3 hafta önce hedeflerimi revize etmiştim ve halen onlara odaklı bir şekilde çalışma azmine sahibim. Gloria IRONMAN 70.3 de yine varım. Bu sene de TOP performans hedeflediğim yarışım maalesef olamadı Gloria ama ellimden geleni yapacağım yine. Ben kendi potansiyelimi biliyorum, ilk önce ona ulaşıp, sonra onun üzerine çıkmak için planlamam hazır. Takvim işliyor artık benim için. Az laf Çok icraat zamanı.