Dönüp geçen sene Likya'yı bitirdiğimde yazdıklarımı okudum önce. Önce bir duygulandım açıkçası. Ne kadar aynı ama bir o kadar da farklı 2 yarış olmuş benim adıma. Gündüz sıcaktan yanıp, gece bere ile gezdiğimiz günler yaşadık. Üşüdük, yeri geldi uyuyamadık sert zeminden ( evet bu sefer yataksız gittim ) ama benim adıma milyonlarca tecrübeyle geri dönüş oldu. Beni az çok çok etaplı yarışlardan tanıyanlar bilir. Kocaman bavulum, kahvemden, çift kişilik şişme yatağıma kadar her şeyimle gelen, neredeyse her güne başka bir kıyafet getiren ben, sadece 1 sırt çantası ve hiç bir extra malzemem olmadan gittim bu sefer Likya'ya. İstemedi canım kabarık çanta yapmak, her sabah şımarık gibi kalkıp french press ile kahve hazırlamak, her çıkarttığımı kirliye koyup yenisini giymek.. Ve inanır mısınız, bunu yaptığımı oraya gittiğimde anladım. Sadece koşmaya 2 tayt, 1 eşorfman altı, 1 sweatshirt, 1 uzun tayt, 2 tsirt, 1 koşu forması, 2 çorap, 2 ayakkabı, 1 havlu.. Hepsi bu. Ultracı gibi hisse